Çocukların mücadelelerine her gün şahit oluyoruz. Onlar küçücük bedenlerine kıyasla çok büyük acılar yaşıyorlar. Morfin gibi çok ağır ağrı kesicilerin dindiremediği ağrılar çekiyorlar. Bizim yaptığımız ise onların hastanede geçen vakitlerini bir nebze olsun güzelleştirebilmek.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne tedavi için gelen Leyla altı buçuk aylık bir bebekti. Küçücük bedeninin yakalandığı hastalığa kısa bir süre sonra teşhis konuldu. Rapdoit tümörü… Yani bir çeşit kanser. Hastalığı ağırdı ve Leyla’nın küçük bedeni bu hastalığa çok fazla dayanamadı.
Övgü Sinem Buğan, Yüsra Betül Medik ve Kübra İlicepınar tıp fakültesinin üç parlak öğrencisiydi. Onlar Leyla’yla hastanede tanışmış tüm bu hastalık sürecine şahit olmuşlardı.
Leyla ile ilk tanışma
“Bir bayram sabahı tanıştık Leyla’yla. O bizim Pediatrik Onkoloji servisinde tanıştığımız ilk miniğimizdi. Hastalığından dolayı evine pek fazla gidemezdi. Yaşı itibarıyla çok konuşamadığı için annesinin yardımıyla bir bisiklet istediğini öğrendik.”
Bu iyi niyetli üç arkadaş Leyla için bir araya geldiler ve proje yapmaya karar verdiler. Proje bu hastalıkla mücadele eden çocuklara değecekti. Fakat yapmaları gereken resmi işlemler, tamamlanması gereken prosedürler vardı. İzin almak, yasal işlemleri halletmek ve projeyi isimlendirip tüm çocukların dileğini gerçekleştirmek derken aradan epey bir zaman geçmişti.
Telaş içerisinde koşuşturup işlemleri halletmeye çalıştıkları günlerden birinde Övgü Sinem Buğan, odasında Leyla’nın annesinin telefon numarasını buldu. Doktor adayı Övgü’nün aklına gelmişti Leyla. Bir kandil günüydü. Övgü Sinem Buğan Fatma Hanım’ı aradı, kandilini kutladı. Sonrasında biraz da çekinerek Leyla’yı sordu. Fatma Hanım güçlükle kızının vefat ettiğini söyleyebildi. Şimdi de bu kandil günü onun ruhuna irmik kavuruyordu. Övgü Sinem ne diyeceğini bilemedi, zor bir konuşmanın ardından üzgün bir şekilde telefonlar karşılıklı kapatıldı.
Övgü Sinem bu telefon konuşmasından sonra çok üzülmüştü. Büyük bir pişmanlıktı yaşadığı. Ne yazık ki Leyla’nın hediyesini alamamışlardı. Vakitleri yetmemişti almaya. Hastalık düşündüklerinden daha hızlı yayılmıştı. Kendilerini kötü hissettikleri bugünlerde aldılar o büyük kararı. Hastanede tedavi gören, tanıştıkları diğer çocukların bir isteği olduğunda yerine getireceklerdi. Leyla yaşarken yerine getiremedikleri hayalini Leyla’dan sonra tanıştıkları çocuklar için gerçekleştireceklerdi. Düşünceleri o kadar canlıydı ki, adını Leyladan Sonra koydular.
Üç genç doktorla başlayan bu düşünce çevrelerinde de duyuldu. Bir insanın yaşaması için umut olmaya aday birçok doktor el uzattı. İstanbul Tıp Fakültesi başta olmak üzere Türkiye’de otuz altı tıp fakültesinde Leyladan Sonra Hareketi için iyilik ağı oluşturuldu.
Kolları serumlu, ağızları maskeli küçük bedenlerin mutluluğu ve yaşama sevinci için çalışmaya başladılar. Çocukların vakitlerinin çoğu hastanede geçiyordu. Kemoterapi alan çocukların kan değerleri birkaç gün sonra hızla düşmeye başlıyor ve tüm tehditlere açık hale geliyordu. Bağışıklık sistemleri çöktüğü için dışarıdan çabuk mikrop kapıyorlar ve hemen ateşleniyorlardı. Hastaneden çıkan çocuklar birkaç gün sonra aileleri tarafından apar topar tekrar hastaneye yatırılıyordu. Doktorların, hemşirelerin, refakatçilerin taktığı maskeler, takan kişiyi korumak için değil hasta çocuğa mikrop bulaştırmamak içindi. Kemoterapi yüzünden yüzleri solmuş, saçları dökülmüş çocukların dünyaları da birbirine benzemişti. İnsanlarla temastan çekinen aileler için hastanede bir etkinlik yapmanın değeri paha biçilemezdi.
Leyladan Sonra Hareketi için toplanan doktorlar çocukların duygu dünyasına öyle girmişlerdi ki, onlarla oyunlar oynayıp resimler çiziyorlardı. Kimi zaman yüzlerine geçirdikleri çizgi karakterli maskelerle onları eğlendiriyor, kimi zaman da doğum günlerinde küçük hediyelerle hastane odalarında onlara unutmayacakları vakitler yaşatıyorlardı.
Çocuklar kendileriyle ilgilenen bu beyaz önlüklü doktorlara karşı öyle sevgi doluydular ki, bir süre sonra onları abla, abi, arkadaş gibi görmeye başladılar. Hatta canları sıkıldığında doktor arkadaşlarıyla oyun oynamak istediklerini söylüyorlardı. Genç doktor adayları da değişmeye başlamıştı, çocukların mutluluklarını gördükçe kendileri de mutlu olmuş ve onların isteklerini yerine getirmek için daha çok gayret etmişlerdi.
Övgü Sinem pediatri bölümündeki çocuklarla ilgilenirken “Çocukların mücadelelerine her gün şahit oluyoruz. Onlar küçücük bedenlerine kıyasla çok büyük acılar yaşıyorlar. Morfin gibi çok ağır ağrı kesicilerin dindiremediği ağrılar çekiyorlar. Bizim yaptığımız ise onların hastanede geçen vakitlerini bir nebze olsun güzelleştirebilmek.” diyordu.
Leyladan Sonra Hareketi kısa bir sürede büyümeye, yayılmaya başladı. Bunun için sosyal medya hesaplarını harekete geçirmiş, web sitelerinden duyurularına hız vermişlerdi. Bir çocuğun yüzünü güldürmek, bir çocuğun hediyesi olmak, bir çocuğun sıkıntısını gidermek, bir çocuğun dili olmak…
Hastalarla Gönüllüler Arasında Köprü
Leyladan Sonra Hareketi ilk olarak tıp öğrencilerinden oluşan iki üç kişilik ekiplerden oluşturulmuştu. Bu öğrenciler düzenli olarak hastanedeki çocuk hastaları ziyaret etmeye başladılar. İlk başlarda mutsuz, çekingen, konuşmak istemeyen tavırlarda olan çocuklar bile kendilerini çocukların iyiliğine adayan bu gençlere direnemedi. Bir müddet sonra eğlenceli doktor arkadaşlarına kaptırıyorlardı kendilerini. Günden güne çocuklarla muhabbetleri derinleşmişti, izledikleri filmleri, en sevdikleri renkleri, büyüyünce ne olmak istediklerini konuşuyorlardı. Sonra sıra çocukların hayatta gerçekleşmesini istedikleri dileklere geliyordu. Kimi bir sakız, kimi bir balon, bebek, araba, çikolata, bir oyuncak ayı, enstrüman, forma, onlarca dilek sıralanıyordu. Hatta patates kızartması ya da çubuk kraker gibi istekleri olanlar bile olmuştu. Leyladan Sonra çocukların istekleri için harekete geçiyordu. İstekler doktorlar tarafından açtıkları intenet sitesine aktarılıyor, oradan da kamuya duyuruluyordu.
Peki, bu hayal ve istekler için süreç nasıl işliyor?
Doktor adayları çocuklardan isteklerini öğrendikten sonra Leyladan Sonra internet sayfasında ve sosyal medya hesaplarında çocukları tanıtan küçük bir bilgiyle dileklerini yazıp gönüllülerden yardım bekliyorlar. Çocukların arzuladığı küçücük şeyleri yerine getirmek isteyen gönüllüler de isteklerini alıp ya kargoyla gönderiyorlar ya da kendileri alıp hastaneye getiriyorlar. Kargoyla gönderdiklerinde çocukla ilgilenen doktor adayı hediyeyi alarak çocuğa veriyor. Sonra gönüllü olan iyiliksever kişiye tedavi gören çocuğun o andaki mutlu fotoğrafını göstermek için internet sayfasında yayınlıyor.
Gönüllülerin arasında tatlı bir iyilik yarışı bile başlamış. Bazen aralarında “Şu çocuğun dileğini gerçekleştirmiştiniz diğerininkini de ben gerçekleştirmek istiyorum?” şeklinde konuşmalar geçiyormuş.
Doktor adayları öyle sıkı bir takiple bu işi yapıyorlar ki, hediyeleri teslim ettikten sonra da çocuklarla ilgilenmeye devam ediyorlar. Çocuklarla arkadaş olup onları her fırsatta ziyaret ediyorlar. Ziyaretine gittikleri her çocuğu kendi çocukları gibi seviyor ve onlara her açıdan destek vermeye çalışıyorlar.
Hediyesine Kavuşan Çocukların Mutlulukları
Daha dört yaşında küçücük bir çocuk olan Hümeyra bir tür pıhtılaşma eksikliği sebebiyle hastanede yatıyormuş. Tıp öğrencilerinin internet sitelerinde yazdıklarına göre Hümeyra’yla tanışmak için odasına gittiklerinde onu anne ve babasıyla konuşur halde bulmuşlar. Yanına gidip konuşmaya çalışmışlar fakat Hümeyra pek yüz vermemiş. Hiç vazgeçmemişler. Başka bir yol düşünmüşler Hümeyra için. Çocukların dünyasına girmenin hem çok kolay hem de zor olduğunu düşünüyorlar. İstemek başarmanın yarısı diyorlar. Hümeyra da öncesinde diyalog kurmasa da genç doktor arkadaşlarının ilgisine kayıtsız kalamamış. Sohbet etmeye başlamışlar, oyunlar oynamışlar, resimler yapmışlar. Oyunlar oynadıkça değişmiş Hümeyra, neşelenmeye sonra gülmeye başlamış. O gülünce genç doktorlar da rahatlamış. Çocukların sıkıntıları onların sıkıntısı olmuş, sevinçleri sevinci… Hümeyra onlarla olmanın mutluluğuyla kendisinin de büyüdüğünde doktor olacağını söylüyormuş. Hümeyra’nın isteği ise sadece oyun hamuru. İnternet sitesinden yayınladıkları gibi, çok fazla zaman geçmeden Hümeyra’nın hediyesi bir gönüllü tarafından gönderilmiş. En güzel ân ise çocukların hediye paketlerini açtıkları zaman onların sevinçlerini paylaşmak olmuş. Hümeyra’nın heyecanına ortak olan öğrenciler, ailesinin de onayıyla mutluluk fotoğrafını internet sayfasında paylaşmış.
Hasan ise on yaşında. Diğer küçük hastaların aksine daha enerji dolu. Tıp öğrencileri Hasan’la çok çabuk arkadaş olmuşlar. Pilot olmak istiyormuş Hasan, eğer pilot olursa doktor arkadaşlarını uçağıyla seyahat yaptıracağını söylemiş. Hep beraber yolculuğu nasıl yapacaklarını hayal etmişler. Hasan’ın isteği uzaktan kumandalı bir helikoptermiş. Hasan’ın hayallerini süsleyen helikoptere yine doktor arkadaşlarının internet sayfasındaki duyurusuyla ulaşmış.
Aileler çocuklarının hastanede gülümsemelerini sağlayan bu melek ruhlu genç doktorlar sayesinde çok mutlular. Manevi olarak da ailelerin yanında olan iyilik melekleri, ailelerin arada dinlenip psikolojik destek alabileceği imkânları da sağlamak için çalışma başlatmış. Aileler çocukların yanında duygularını açığa vuramadıkları için çoğu zaman doktorların yanlarında ağlayabiliyor ve onlarla dertleşiyormuş.
Leyladan Sonra’nın tüm gönüllü tıp öğrencileri ziyaret ettikleri çocuklardan “çocuğum” diye bahsediyorlar. Çocuğun hastaneye yatmasından itibaren onunla düzenli olarak vakit geçiriyorlar. Bu durum ise çocuklar için büyük bir moral kaynağı. Çocukları iğneler, kan tahlilleri, serumlar, ilaçlar ve sıkıcı hastane odaları arasından çıkarıp kendi dünyalarına çekmeyi başarıyorlar. Bu güzel çocukların dünyalarına girip, hayallerine ortak oluyorlar. Onlar güldüklerinde gülüp, onlar üzüldüğünde üzülüyorlar.
Yürüttükleri bu sosyal sorumluluk projesi vesilesiyle iletişime kapalı olan çocuk hastalarla konuşmayı ve onları içinde bulundukları depresif halden çıkarmayı başarıyorlar. Ayrıca çocuklara nasıl yaklaşmaları gerektiği konusunda da çocuk psikiyatristleriyle ortak çalışma yürütüyorlar. Böylece çocuklara profesyonel bir destek de sağlamış oluyorlar.
Leyladan Sonra ekibine üniversitedeki hocaları da destek vermiş. İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Bülent Zülfikâr’ın özellikle çocuk hastalarla olan iletişimi ekibe örnek olmuş. Hocalarının tüm hasta çocuklara isimleriyle hitap etmesi, onlarla özenle ilgilenmesi öğrencilerin gözünden kaçmamış ve kendilerine ilham olmuş.
Çocukların isteklerinin yerine getirilmesiyle sadece çocuklar değil; aileler, gönüllüler, arada köprü kuran öğrencilerle birlikte herkes mutlu oldu. Genç doktor adaylarına göre bu tarifi mümkün olmayan bir duygu ve iyilik yapmak bu güzel duyguyu yaşamayı sağlamış.
Onlar dünyayı güzelleştirmek adına hasta çocukların yüzünü güldürmek için yola revan olmuş birer iyilik elçisi. Çocukların dileklerini öğrenip gönüllülerden gelecek yardımları bekliyorlar. Onlar için bir çocuğun mutlu olmasını sağlamak dünyada karşılığı olmayan değerlerden biri. Amaçlarının ihtiyaç karşılamak değil, dilek karşılamak olduğunu söyleyen Leyladan Sonra ekibi bu sosyal sorumluluk projesini hakkıyla yerine getiriyor.
Bir Damla Bir Umut
Leyladan Sonra projesinin mimarları Bir Damla Bir Umut adıyla başka bir çalışmaya daha öncülük ediyor. Bu çalışmanın amacı ise hastanedeki çocuklara gerektiğinde kan ve trombosit desteği verebilmek. İnternet siteleri üzerinden hazırladıkları bir formu gönüllü kişinin doldurmasını istiyorlar ve daha sonrasında acil kana ihtiyaç olduğunda Leyladan Sonra ekibinden görevliler gönüllülere ulaşmaya çalışıyor. Bu şekilde çocuklara hem maddi hem de manevi destek sağlıyorlar. Leyladan Sonra ekibi çocukların iyi olması için ellerinden geleni yapıyorlar.
Bir fikir… Ve bu fikir etrafında harekete geçen üç iyi insan… Leyladan Sonra şimdi otuzun üstünde tıp fakültesi ve binlerce gönüllüsü ile iki binden fazla çocuğun dileğini gerçekleştirdi ve gerçekleştirmeye devam ediyor. Hiçbir karşılık beklemeden, gönüllerinden gelerek…