İnsani duyguları ön plana çıkaran program, Türk insanının değişen koşullara inat yardıma muhtaç insanlara el uzatmaktan vazgeçmediğini gösterir. “Sen Olsan Ne Yapardın?” diyerek vicdanına seslenen program, dünyanın gün geçtikçe kötüye gittiğinden dem vuran insanlara umut ışığı olmuştur.
Markettesiniz alışverişinizi tamamlayıp ödeme yapmak için sıraya giriyorsunuz. Önünüzde çocuğuna mama almak isteyen bir anne… Fakat telaş içinde… Biraz kulak verip telaşının nedenini anlamaya çalışıyorsunuz. Neden sonra anlıyorsunuz ki bu annenin aldıklarına parası yetmiyor. Anne ne yapacağını şaşırıp bir elindekilere bir de cüzdanına bakıyor fakat nafile, parası çıkışmıyor. Eczanedesiniz ilacınızı alıp tam da kapıya doğru ilerlerken eczaneye zehir almak için bir adam geliyor. Önce sıradan bir şeymiş gibi algılıyorsunuz fakat bir süre sonra yanında getirdiği bir köpeği öldürmek için zehir istediğini anlıyorsunuz.
Bunun gibi onlarca olayın en az biriyle karşılaşmak mümkün. Peki, böyle olaylarla karşılaşsanız ne yapardınız? Durup olaya müdahale mi ederdiniz yoksa umursamadan yolunuza mı giderdiniz?
TRT 1 ekranlarında iki sezon boyunca yayınlanan yapımcılığını Mahmut Avcı ve Işıl Baştuğ’un üstlendiği “Sen Olsan Ne Yapardın?” programıyla insanların olaylar karşısındaki tepkileri ölçülmek istenir. Duyguları sorgulatarak insanın vicdanını harekete geçiren program “Ne zaman kimsenin sizi izlemediğini düşünürseniz biz oradayız.” sloganıyla izleyici karşısına çıkmıştır.
İnsani duyguları ön plana çıkaran program, Türk insanının değişen koşullara inat yardıma muhtaç insanlara el uzatmaktan vazgeçmediğini gösterir. “Sen Olsan Ne Yapardın?” diyerek vicdanına seslenen program, dünyanın gün geçtikçe kötüye gittiğinden dem vuran insanlara umut ışığı olmuştur.
İyilik Vicdani Bir Meseledir
“Sen Olsan Ne Yapardın?” programında gizli kameralarla çevrili mekânlarda profesyonel oyuncularla bir kurgu yapılır. Oyuncular ve ayrıca işbirlikçiler vardır. Mekânlar kamuoyuna açık, insanların gün içinde girip çıktığı mekânlardan tercih edilir. Konular ise daha çok toplumun kültürel ve ahlaki değerlerine hitap edecek şekilde hazırlanır ve ekip hazır olduktan sonra da kurgudan habersiz bir şekilde ortamda bulunan insanlardan olaya dâhil olmaları beklenir. Olaydan habersiz insanların ortama dâhil olmasıyla da mizansen devam eder. Can alıcı durumlar karşısında insanların verdiği tepkilerle program devam eder ve en sonunda sunucu Altan Erkekli, kameralarla olaya dâhil olan kişilerin yanına gelir ve bu iyiliksever kişilerle tanışır. Bazen kurgular o kadar gerçekmiş gibi algılanır, olumsuz durumlar o kadar can sıkıcı hale gelir ki olayın kurgu olduğunu öğrenen kişi derin bir oh çeker.
Program devam ederken o anda işlenen konu ile ilgili istatistiksel veriler de alt yazı olarak ekrandan geçer. Örneğin mizansen çocukların evden kaçması üzerine ise evden kaçanların sayısı istatistiksel olarak ekrana yansıtılıyor. Ya da olay, işverenin çalışanına uyguladığı psikolojik şiddet üzerine kurguluysa aynı şekilde konuyla ilgili istatistiksel veriler alt yazı olarak ekranda yer alıyor.
Ortama bir şekilde dahil olan insanların, olayın kurgu olduğunu anlamalarından sonra yaptıkları açıklamaların ortak özelliği ise empati kurabilme. Çoğu kişi “Kendimi o kişinin yerine koydum.” Ya da “Kurguda bir çocuk varsa kendi çocuğumu onun yerine koydum.” diyerek yaşanan olaya tepkisiz kalmamışlardır.
Program, içeriğindeki can alıcı konularıyla hem ekran başındakilere hem de kurgudan habersiz, olaya dâhil olan kişilere duygusal anlar yaşatmıştır. Hatta bazen teknik ekiptekilerin bile gözyaşlarına hâkim olamadığı olaylar yaşanmıştır.
Yapımcılardan Mahmut Avcı, değerler eğitimi üzerine farkındalık uyandırmaya çalıştıkları programda, amaçlarını şöyle ifade etmiştir: “Hayatın bize sunduğu insanın hallerine dair, insani değer olarak yapabileceği doğruları hikâye olarak televizyon ekranlarına taşımaya gayret ediyoruz. Biz bu çalışmayı ekibimizle beraber yapıyoruz ve inandığımız şey iyiliğin gücüdür. İyilik görmektir, görüp erdemde bulunmaktır. Çünkü iyilik vicdani bir meseledir.”
Programın en önemli özelliği ise sizi de olayın içine alarak “Ben aynı durumla karşılaşsaydım ne yapardım?” dedirtmesi.
Sen Olsan Ne Yapardın?
İyi insanların konuk olduğu program yayınlandığı tarihlerde zengin içeriğiyle izleyicileri ekrana kilitledi. Bölüm başlarında dikkat çekici açıklamalar yapıldı. Örneğin, mizansen trafik kazasıyla ilgiliyse öncesinde yayaların ve sürücülerin dikkatli olması gerektiği ve kaza anında ilkyardım bilgisinin hayati öneme sahip olduğu vurgulandı. Eğer kurgu yalan üzerine hazırlanmışsa yalan söylemenin yol açtığı hatalardan kısaca bahsedildi.
Birbirinden farklı olaylarla izleyici karşısına çıkan bölümlerden birinde bir trafik kazası anı ve sonrasında yaşananlar işlenir. Hazırlanan kurguda arabanın şoförü, arabanın çarptığı genç kız ve halkın arasına karışmış işbirlikçi, programın profesyonel ekibinden. Herkes hazırlanıp kameralar da kayda geçtikten sonra kurgu işlemeye başlar. Yirmili yaşlarda genç bir kız, yolun karşısına geçmek isterken yolda ilerleyen bir araba gelip kıza çarpar. Arabanın çarpmasıyla yere yığılan kızı çevredeki insanlar fark ederler. Kazazedeye yardıma koşan halk ilk şaşkınlığı atlattıktan sonra, içinde soğukkanlı olanlar yerde yatan kıza ilkyardım uygulamaya başlar. Kimi kırık olması ihtimaline karşı kıpırdatılmasına karşı çıkar. Kimi de gölgeye çekme konusunda ısrar eder. İsmini öğrenmeye çalışıp bilincinin yerinde olup olmadığını öğrenmeye çalışanlar da diğer yandan harekete geçerler.
İlk olarak olaya müdahale edenler içinde bir doktor ve hemşire olması program içeriğinde de bahsedildiği üzere bunun gibi bir olayla karşılaşıldığında ne yapılması gerektiğini izleyenlere gösterir. Çünkü halkın içindeki işbirlikçilerden biri ısrarla yerde yatan kızı kenara taşımak isterken doktor olduğunu söyleyen kişi kıpırdatılmaması gerektiğini defaatle vurgular. Aynı şekilde bir sonraki kurguda olaylardan habersiz bir kadın mağdur rolündeki oyuncunun yere düşmesiyle hemen nabzını kontrol eder. Nabzında bir sorun olmadığını söyledikten sonra da boynunda bir kırık olacağını düşündüğünden, o da yerinden kıpırdatılmaması gerektiğini yardım etmek için bekleyen diğer kişilere söyler. Telaştan ne yapacağını şaşırıp yardım için doktor yakınlarını arayanlar, 112’yi arayıp durumdan haberdar edenler kısa sürede etrafı sarar. Olay sadece bununla bitmez. Kurguya göre şoför rolündeki kişinin de bu arada arabasına binip kaçması gerekmektedir. Bunun için önce bir bahane uydurarak “Arabamı biraz kenara mı çeksem?”diye söylenir ama halk buna tepki gösterir. Önce polis gelsin sonra çekersin diyenler çoğunluktadır. Fakat iyiliksever halkın yerdeki kazazede ile ilgilendikleri anı fırsat bilip kaçan şoförle, sinirler iyice gerilir. Yardımsever halkımız bu sefer de iş başındadır ve arabanın plakasını birbirlerine söyleyip akıllarında tutmaya çalışırlar. Hatta bazıları arabanın arkasından koşup yakalamaya kalkışır. Bu gibi olaylar karşısında daha tecrübeliler ise o anda trafik polisine vermek üzere olay yerinin fotoğrafını çekerek belgeler. Özellikle bir kişinin şoförün kaçma ihtimaline karşı arabaya doğru yönelerek arabanın anahtarını alması ve şoförün ısrarlarına rağmen vermemesi dikkatlerden kaçmaz.
Sinirlerin iyice gerildiği anda sunucu Altan Erkekli’nin hızlı adımlarla olay yerine gelmesiyle yüzlerdeki huzursuzluk yerini tatlı bir gülümsemeye bırakır.
Bir başka kurgu ise oldukça duygu yüklüdür. Bölüm, mağdur rolünde üstü başı yırtık bir kızın alışveriş yapmak istemesi ve onun markette olmasından rahatsız olan başka roldeki bir kişi arasında geçer. Üstü başı yırtık, mağdur rolündeki kız elinde iki parça yiyecekle kasaya doğru ilerler. Onu markette istemeyen diğer kişi bir yandan ödemesini yapmaya çalışırken diğer yandan bu üstü başı yırtık kızla aynı ortamda bulunmaktan rahatsız olduğunu ifade etmektedir. Kız bir elindekilere bir de parasına bakar ve ağlamaya başlar. Hatta ödeme yapan kişi daha da üstüne giderek “Böyle insanları neden marketinize alıyorsunuz?” diye söylenir.
Gizli kameralar kayıttadır ve ödeme yapmaya çalışan kişi alışveriş yapmaya çalışan mağdur kıza sözleriyle aralıksız sataşmaya devam etmektedir. Bu sırada bir bayan kasaya doğru yaklaşır ve o anda mağdur rolündeki kız ağlayarak “Abla ben bunları almak istiyorum izin vermiyor.” der. Kadın birkaç saniye bakıp olayı anlamaya çalıştıktan sonra “Tanıyor musunuz?” diye kasaya yaklaşmasına izin vermeyen kişiye sorar. Oyuncumuz “Hayır! Sokakta mı yaşıyor nedir, haline kılığına bir bakın nedir ne değildir.” diye sinirli bir şekilde cevap verip önüne dönerken mağdur rolündeki kız bayana dönerek “Abla param var.” diyerek elindeki parayı gösterir.
“Bak şimdi seni şikâyet edeceğim git buradan, git başka yerde alışverişini yap hastalık bulaştıracaksın.” diyen kişiden kızı uzaklaştırmaya çalışan kadın, tatlı dille iki tarafı da idare etmeye çalışır. Bu arada ödeme yapmaya çalışan oyuncu kredi kartını geri alır ve aldıklarımdan vazgeçtim diyerek ortamı terk eder. Şimdi artık gözler yardımsever kadın ile mağdur rolündeki kızdadır. Kıza şefkatle yaklaşarak “Sığınma evine gitsen, dışarıda kalma bak insanlar sana neler yapıyorlar, polisi arayalım gelip seni alsınlar.” diyerek kıza yardımcı olmaya çalışır. Aynı zamanda da kıyafet reyonundan bir hırka alıp kızın üstüne giydirir. Bu esnada markette bulunan başka kişiler de onların yanına gelerek mağdur kıza para vermeye çalışırlar. Fakat o, ‘param var’ diyerek kabul etmez. Beraber ödeme yapmak için kapıya doğru yaklaştıkları esnada mağdur rolündeki oyuncu kız, iyiliksever kadına dönüp minnetle sarılır. Tam bu anda sunucu onların yanına gelir ve kameraları gören kadın bu durumun bir kurgu olduğunu görünce dayanamaz ve gözyaşlarına boğulur. Bu an o kadar duygu yüklüdür ki âna şahit olan ekip de duygulanır.
Birbirini tanımayan insanların bir araya gelip yardıma ihtiyacı olan biri için aynı fikir etrafında toplanması takdire şayan bir harekettir ve insana olan inanç, iyilik yapanları gördükçe tazelenir.
Bu TV programı insanlarda farkındalık oluşturmayı ve empati duygusunu geliştirmeyi amaçlamaktadır.