Peygamber Efendimizin İslam’ı tatbikinde mekânların inşasından önce, gönüllerin inşasına değer verdiğini görürüz. Biz de buradan hareketle çocuklarımızın kalplerine girerek onların camide hem eğlenmelerini hem de öğrenmelerini sağlamaya çalıştık.
Her çocuğun hayalidir bir akvaryuma sahip olmak. Balıklarla muhabbet edip onların sorumluluğunu almak.
Peki, bu akvaryum camide olsa çocukların ilgisi nasıl olurdu?
Kulağa biraz imkânsız gibi gelse de böyle bir akvaryum yapıldı ve hatta bu fikir başka camilere de ilham kaynağı oldu. Üsküdar Yûsuf Dede Camii imam hatibi Naci Şengün çocukların sesinin ve neşesinin camide de olması gerektiğini düşündüğünden hiç vakit kaybetmeden harekete geçti ve “camide akvaryum” adıyla çok güzel bir projeye imza attı.
Alışveriş Merkezindeki Akvaryum
Hafta sonları Naci Şengün’ün çocukları için dört gözle beklenen vakitlerdi. Pazar günleri ailece alışveriş merkezine gidip orada vakit geçirmeyi çok severlerdi. Özellikle oradaki bir akvaryum çocukların dikkatlerini çekmişti ve akvaryumun başından saatlerce ayrılmazlardı. Bu durum haftalarca sürdü. Yine bir hafta sonu çocuklar, babalarını çekiştire çekiştire alışveriş merkezine götürdüler ve alışveriş merkezindeki akvaryuma koşup saatlerce balıklara baktılar. Çocukların akvaryuma olan heyecanı ve sevgisi Naci Şengün’e ilham kaynağı oldu ve bir süre sonra “Camide de akvaryum olsa nasıl olur?” diye düşünmeye başladı.
Naci Şengün akvaryum fikrinin çıkış noktasını şu şekilde ifade etmişti: “Bu çalışmanın çıkış noktası kendi çocuklarım olmuştur. Onlar her pazar geldiğinde bir alışveriş merkezine gitmek isterler. Orada bulunan bir akvaryum onların dikkatini çeker. Ben de bu akvaryumdan camide de olsa oraya da böyle beni çekiştirerek gelir misiniz diye sordum onlar da evet evet dediler.”
Çocuklarının bu isteğinin üzerine çalışmalara başladı. Onun gönüller yapan peygamberi örnek aldığını söylemiş “Peygamber Efendimizin İslam’ı tatbikinde mekânların inşasından önce, gönüllerin inşasına değer verdiğini görürüz. Biz de buradan hareketle çocuklarımızın kalplerine girerek onların camide hem eğlenmelerini hem de öğrenmelerini sağlamaya çalıştık.” ifadesini kullanmıştı.
Camide Akvaryum
2009 yılında Yûsuf Dede Camii’nde tadilat çalışmalarına başlanmıştı. Naci Şengün de bu tadilat sırasında devasa bir akvaryumun camiye yerleştirilmesini sağladı. Naci Şengün’e göre camideki duvarların onarılması, avizelerin değişmesi camiyi güzelleştirirdi. Fakat camiyi daha güzel bir hale çocuklar getirebilirdi. Bu da ancak camide onlar için bir alan olduğunda mümkün olacaktı. Naci Şengün bunu başardı ve tüm çocukların hayali olan rengârenk balıklarla dolu akvaryumu camiye yaptırıp onların kalplerine dokundu. Böylece camiyi çocukların ilgisini çekebilecek bir mekân haline getirdi.
Çocuklar En Çok Camiye Yakışır
Çocuklar camideki akvaryumu gördüklerinde çok sevinmiş ve camide akvaryum olduğu kulaktan kulağa yayılmıştı. Kısa bir süre sonra akvaryumu görmeye gelen çocuklarla cami dolup taştı. Çocuklar sayesinde cami gün geçtikçe renklenmişti ve çocukların kimi tek başına, kimi arkadaşıyla balıkları görmek için camiye gitmişti.
Naci Şengün akvaryumu görmeye gelen çocukların her birine bir balık emanet etti. Çocukların her biri kendi balığına isim koydu. Yıldız, Boncuk, Pembe, Şirin… Balıklara konulan isimlerden sadece birkaçı. Çocuklar, sahibi oldukları balığın yemlenmesinden hastalanmasına kadar her ihtiyacıyla ilgilendi. Naci Şengün’e göre bu durum onların sorumluluk duygusunu geliştiriyor ve doğa bilinci ve sevgisini, merhamet ve koruma hissini küçük yaşlarda kazanmış oluyorlar.
Çocuklar, normalde bir arada göremeyecekleri onlarca balığı evlerinin hemen yanındaki camide görmekten memnun ve mutlu olmuştu. Balıklarıyla bir görev bilinciyle ilgilenip yem saatlerini aksatmamaya çalışmış ve onları sahiplenmişlerdi. Bu sebeple de her gün camiye uğruyorlardı. Naci Şengün bu sayede çocukları sadece yaz tatillerinde değil okul zamanlarında da camiye getirmişti. Camilerin belli bir yaşa erişmiş insanların değil her yaştan insanın mekânı ve sığınağı olduğunu söylüyordu. Çocuklar okuldan evlerine gidip kıyafetlerini değiştirdikten sonra da camiye gelirlerdi. Camideki ilk işleri ise balıkları yemlemek. Yemleme işlemi bittikten sonra vakit namazını cemaatle kılıp derslere katılmış daha sonra ise evlerinin yolunu tutmuşlardı.
Bu çalışma çocuklara havyan sevgisi aşılamıştı. Çocuklar sokakta rastladıkları hayvanlara ve evlerindeki hayvanlara artık daha fazla şefkat ve merhamet duygusuyla yaklaşmaya başlamıştı. Bu sayede çocuklar hayvanları da bir birey olarak görmüş ve çocuklar için balıklar birer arkadaşa dönüşmüştü.
Cami Kimliğine Kavuşuyor
Naci Şengün attığı adımla camiyi sosyal hayatın içine dâhil etmeyi başarmıştı. Onun sayesinde Yûsuf Dede Camii sadece namaz kılmak için insanların arada sırada uğradığı bir mekân değil ibadetlerin yapılıp sohbetlerin edildiği günün her saati gidilebilen sosyal bir mekân haline gelmişti.
Çocuklar balıklar sayesinde yeni arkadaşlıklar edinmiş camiye gelen cemaatle de birebir iletişim kurmaya başlamışlardı. Naci Şengün bu güzel gelişmeyle beraber: “Çocuklar akvaryum sayesinde camiye geldiler. Camiyi tanıdılar, cemaati tanıdılar secdeyi tanıdılar.” açıklamasını yapmıştı.
Naci Şengün sosyal hayatın gittikçe azalıp yerine sanal hayatın sunulduğu günümüzde bir yandan kolaylık sağlandığını ama diğer yandan etrafına ilgisiz, hayatı sadece sanal âlemin içinde gören bir nesilin yetiştiğine dikkat çekiyor. Gençleri özellikle de çocukları sanal hayat yerine sosyal hayatın içine çekmeye çalışıyordu.
Naci Şengün camiye yaptırdığı akvaryumla ilk adımı atmış ve çocukların gönlüne girmeyi başarmıştı. Çocuklar saflarda yavaş yavaş arttıkça cemaatte de algı değişmeye başlamıştı. Aslında olması gerekenin bu olduğunu çocuk sesi olmayan bir caminin garip kaldığını onlar da anlamıştı.
Yûsuf Dede Cami çocuklarla şenlenip bereketlenmişti. Çocuklar her gün geldikleri camide Naci hocalarını dinlerken gözlerinin içi parlıyordu. Merhameti, şefkati, büyüklere saygıyı hep beraber öğreniyorlardı.
Yûsuf Dede Cami böylece Acıbadem’in tüm çocuklarının ilgisini çeken bir mekân haline gelmişti. 2009 yılında akvaryum vesilesiyle camiyle bağını kuran çocuklar seneler geçtikçe balıkların bakımı için yerlerini başka çocuklara devretti. Fakat seneler onların camiyle aralarına hiçbir
şekilde mesafe koymadı aksine caminin öneminin farkına vardılar ve bu idrakle bağlarını daha da arttırdılar.
Naci Şengün 2009 yılında akvaryum vesilesiyle camiye gelen çocukların büyüyüp lise çağında gençler olduğunu ve camiyle bağlarını koparmadıklarını söylemişti. Ayrıca öğrencilerin okulların kutlu doğum etkinliklerinde de aktif görevler aldıklarını ve bilinçli bir şekilde görevlerini yerine getirdiklerini gururla ifade etmişti.
Naci Şengün, çocukların söylediği her cümleyi saygıyla dinlemiş ve onlara sevgiyle yaklaşarak gönüllerine girmeyi başarmıştı. Onun da ifade ettiği gibi niyet Allah rızası olunca hiçbir gayret boşa gitmemiş çocukların gönülleri camiye açılmıştı.
Şehitler Bahçesi
Naci Şengün çocuklar için camiye sadece akvaryum yaptırmayla yetinmedi. Onlara bazı hassasiyetleri kazandırmak için de yeni faaliyetler geliştirdi. “Daha başka ne yapabilirim?” diye etrafına baktı ve caminin yanında bulunan boş, çakıllı araziyi temizlemek için kolları sıvadı. Bu araziyi çocuklarla beraber düzenleyip güzel bir bahçe haline getirdi ve bu bahçede domates, salatalık, roka, soğan gibi sebzeler yetiştirmeye başladılar.
Bahçeyi 18 Mart tarihinde çocuklarla düzenlemeye başladıkları için bahçeye “Şehitler Bahçesi” ismini verdiler. Çocuklar bahçede yetiştirdikleri sebzeleri site sakinlerine dağıtıp karşılığında şehitlerin ruhu için bir Fatihâ ve üç İhlâs suresi okumalarını istiyor. Böylece çocukların site sakinleriyle iletişimleri artarken toprakla bağları da güçlenmiş oluyor. 18 Mart 2014 tarihinde çocuklarla oluşturdukları bahçenin bu ismi taşımasının sebebini Naci Şengün şöyle ifade etti: “İstedik ki şehitlerimizi haftanın ya da yılın bir günü değil her gün hatırlayalım. İstedik ki canlarını bu ülke için feda eden şehitlerimizi ruhaniyetlerini sürekli edelim. Bir farkındalık ve bir sorumluluk olması amacıyla bahçeyi yaptık.”
Akla düşen bir fikir ve ardı ardına iyiliğe açılan kapılar… Naci Şengün bu düşüncelerle çıktığı yolda sağlam adımlarla yürümeye başladı ve her gün çocuklara yeni bir şeyler öğretmek için gönlündeki tüm iyi fikirleri uygulamaya çalıştı. Bunu yaparken de çocukları hayata dâhil ederek yaşayarak öğrenmelerini sağladı.