“Vazifemiz bulunduğumuz yerin istikametini kıbleye çevirmektir”

19 Temmuz 2019 Nisan 11th, 2023

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı ve Türkiye Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Dr. Burhan İşliyen, “Vazifemiz bulunduğumuz yerin istikametini kıbleye çevirmektir” dedi.

İşliyen, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden eğitimlerini tamamlayan Türkiye Diyanet Vakfı Uluslararası İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin mezuniyet töreninde yaptığı konuşmada, Uluslararası İlahiyat Projesini başlatan, yürüten, devam ettiren ve destek olanların çok önemli bir çalışma gerçekleştirdiklerini söyledi.

Bu çalışmanın güzelliğinin ilerleyen yıllarda çok daha fazla hissedileceğini ifade eden İşliyen, “Musab Bin Umeyr’in Mekke’den Medine’ye gönderildikten bir sene sonra Medine’de İslam’ın konuşulmadığı ev kalmadığı gibi Uluslararası İlahiyat Programından mezun olan arkadaşlarımız sayesinde belki de gelecekte Berlin’de, Köln’de, Viyana’da, Paris’te, Strazburg’da ve daha nice şehirlerde, ülkelerde İslam’ın konuşulmadığı ev kalmadı, denileceği günler gelecek. Allah sizlere ve bizlere o günleri yaşayıp görebilmeyi nasip etsin” diye konuştu.

Hz. Peygamber Muhammed Mustafa’nın Kuba’ya ve Medine’ye gittiğinde ilk olarak mescit inşa ettiğini anlatan İşliyen, şöyle devam etti:

“Bizim de vazifemiz bulunduğumuz yerin istikametini kıbleye çevirmektir. Bu anlamda evlatlarına her türlü desteği esirgemeyen anne babalara çok teşekkür ediyorum. Gençlerimizden özellikle mihraptan ayrılmamalarını tavsiye ediyorum. Avrupa’daki dostlarımızın ekmek gibi, su gibi ihtiyaç duydukları şey bu. Mihrabı bırakmadan akademiye devam edin. Ayağınız mutlaka mihrapta olsun. Siz mihrapta olmazsanız mihraplar boş kalıyor ve ehliyetsiz insanlar buraları dolduruyor. Kızlarımız mutlaka camilerde olmalıdır. Avrupa’nın en iyi üniversitelerinde yüksek lisans ve doktoralarınızı yapın. En iyi ilahiyatçı haline gelin ama bir ayağınız mutlaka mihrapta, minberde, kürsüde olsun.”

Müslümanın yaşantısıyla, tavır ve davranışlarıyla İslamiyet’i temsil etmesinin çok önemli olduğuna işaret eden İşliyen, anlatmaktan çok yaşamanın daha önemli ve etkili olduğunu vurguladı.

Müminin görüldüğü zaman Allah’ı hatırlatan kimse olması gerektiğini belirten İşliyen, “Bulunduğumuz yerde en dürüst, en ahlaklı, en cömert, en güzel insan denildiği zaman tereddütsüz parmaklar bize yönelmelidir. Biz hakikaten İslam ahlakını güzel tatbik etsek belki de Gayri Müslim milletler gruplar halinde İslam’a girecekler” diye konuştu.

Sanatçı Cem Karaca’nın çocukluğunda yaşadığı bir olaya ilişkin röportaj okuduğunu ve buradan çıkarılması gereken çok önemli dersler olduğunu anlatan İşliyen, “Röportajda, Cem Karaca orta ikinci sınıfta babasıyla mübarek bir gecede camiye gittiğini ve ayağının yeni alçıdan çıktığı için katlamadan uzatarak oturduğunu anlatıyor. Gözlerini yumup sanki bulutların üzerindeymiş gibi ortamın manevi lezzetini yaşarken arkasından birisinin ensesine vurarak, ‘toparla ayaklarını camide böyle mi oturulur’ diyerek kızdığını ve o tokatın kendisini 35 yıl camiden uzaklaştırdığını ifade ediyor. Bu sadece bir örnek, bunun gibi camideki bir kabalıktan dolayı camiye asla uğramayan yüzlerce insanın olduğunu biliyoruz. İnsanlar, Müslümanlıklarının önünde bizi engel görmemeli, bizi bahane etmemeli, yanlışımızı İslam ile kendileri arasında bir engel görmemeliler. Buna çok dikkat etmeliyiz. Biz İslam’ın önünde engel olmazsak İslam’ın o güzelliği, nuru zaten kendiliğinden yayılacaktır.” ifadelerine yer verdi.

“Yaşantınızla örnek olun”

Öğrencilere yaşantılarıyla örnek olmaları tavsiyesinde bulunan İşliyen, yaşantılarıyla etraflarındaki insanlara, İslam eşittir terör değil sevgi, çalışma, fedakarlık, diğergamlık, güzel komşuluk olarak anlatmaları gerektiğini vurguladı.

İnsanlar ne yaparsa yapsın sadece iyilikle muamele edilmesi gerektiğine işaret eden İşliyen, “Allah Resulü Aleyhissalatu Vesselam’dan gördükleri gibi. Uhud’da, kendisine isabet eden bir darbe sonucu miğferi parçalanıp yüzünden kanlar akınca ellerini kaldırmış, ‘Allah’ım bunu bana reva görenleri, bu kötülüğü yapanları bağışla. Zira onlar bilmiyorlar’ şeklinde dua ediyordu. Bizim hedefimiz bilmeyenlere Allah’ı tanıtmaktır. Efendimizin güzelliklerinden haberdar olmayanları haberdar etmektir. Kalpler Allah’ın elindedir. Hidayet vermek bizim işimiz değildir. O Allah’ın bileceği bir iştir. Biz güzel temsil edeceğiz ve güzel anlatacağız. Rabbim bu güzelliklere sizi vesile kılsın” şeklinde konuştu.

Diyanet İşleri Başkanlığı Dış İlişkiler Genel Müdürü Erdal Atalay da, ilahiyat fakültesi öğrencisi olmanın ayrıcalık olduğunu söyledi.

Atalay, “Bizler Peygamber mirası dediğimiz bir mesleği icra etmeye çalışıyoruz. Buna ne kadar şükretsek, hamdetsek azdır. İnşallah sizler bundan sonra yeni bir dönemde yeni bir misyonu temsil edeceksiniz. Gerek Türkiye’de gerekse yurt dışında olsun değerlerimizi anlatan bir davetçi olacaksınız. İslam’ı yaşama ve yaşatma noktasında gayretleriniz olacak” dedi.

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Mesut Okumuş da ailelerin 2014 yılında eğitim öğretim hayatlarını sürdürmeleri için kendilerine emanet ettikleri öğrencileri sağ salim, donanımlı ve hayata hazır şekilde mezun etmenin mutluluğunu yaşadıklarını söyledi.

Velilerin de katıldığı programda mezun olan 22 öğrenciye plaket ve çeşitli hediyeler takdim edildi.