İnsanların durumlarını anlamak için önce ne yaptıklarını görmemiz gerekiyor. Onlara karşı sempati beslemeliyiz empati kurmalıyız.
O bir anne…
Bir eş…
Hastanede şifa dağıtan bir doktor…
Ve tüm felaket yerlerinde koşturup duran bir iyilik elçisi…
Jemilah Mahmood’un iyilik serüveni o çok küçükken başlamıştı. Annesinin Çinli ve babasının Malay olması onun kültürel olarak çeşitli bir ortamda yetişmesini sağladı. Çocukluğunda babasının yaptığı iyilikler zihnine yer etti ve bir pusula gibi ona yön gösterdi. İlham kaynağının babası olduğunu söyleyen Jemilah Mahmood, babasını sessiz, düşünceli ve okumayı seven biri olarak tanımlıyor.
Jemilah Mahmood, çocukken her sabah uyandığında evlerinde hiç tanımadığı kişiler olduğunu görürmüş. Babası muhtaç insanları hep evinde misafir edermiş. Onların ihtiyaçlarını karşılar, ailece onların dertlerine derman olmaya çalışırlarmış. Babasına her gün evlerine gelen bu yabancıların kim olduğunu sorduğunda ise “Bak şu iş aramaya geldi, diğerinin evi yok.” cevabını alırmış.
Jemilah Mahmood çocukken çok meraklı olduğundan evlerine gelen bu insanlarla sürekli muhabbet etme fırsatı bulmuş. Jemilah Mahmood’a göre bu durum onun sempati besleme ve empati kurma hassasiyetini geliştirmiş. Çünkü ona göre “İnsanların durumlarını anlamak için önce ne yaptıklarını görmek gerekiyor.” Bunun için de evlerine gelen her evsizle sohbet etmiş Jemilah. Çocuk yaşına rağmen onları anlamaya çalışarak, yaşadıkları yerlerdeki zorlukları birebir hissetmiş.
“Ben başkalarıyla ilgilenmeyi çok seven bir ailede büyüdüm. Biz muhtaç ailelerle aynı evde oturuyorduk. Ailem insanlara yardım etmekten çekinmiyordu. Onlara her zaman çok cömert davrandılar.” Ailesini böyle tanımlıyor Jemilah Mahmood. Onların yardımseverliği sayesinde o da paylaşmayı yardımlaşmayı çocuk yaşta öğrenmiş.
Çocukluğunda vaktinin çoğunluğunu babasıyla geçiren Jemilah Mahmood, onunla beraber muhtaç olanlara yardım etmeyi, onların dertleriyle dertlenmeyi öğrenmiş ve bu hassasiyetle yetişmiş. Babasının onun hayatında her zaman ayrı bir yeri olmuş. Jemilah Mahmood için babası bir rol model, onu tüm kötülüklerden koruyup kollayan bir kahramanmış.
Babasını bu kadar değerli gören Jemilah dokuz yaşına geldiğinde babasını kanser hastalığı sebebiyle kaybetmiş. Babasının yanından hiç ayrılmayan Jemilah için bu durumun çok üzücü olduğunu, onun yokluğuna çok zor alıştığını ve hatta dünyasının başına yıkıldığını ifade ediyor.
Dokuz yaşından sonra annesinin desteğiyle eğitim hayatını sürdüren Jemilah Mahmood, on dört yaşına geldiğinde aile üyelerine yardım amacıyla Singapur’a gitmiş. O yaştaki bir çocuk için büyük bir sorumluluk olan bu durum Jemilah Mahmood’un hayatında unutamadığı zamanlardan biri olmuş.
Jemilah Mahmood’un karşılaştığı eğitimciler de onun hayatında izler bırakmış. Onların eğitime verdiği önem, topluma ve öğretmenlerinin insanlık adına iyilik yapmanın öneminden bahsetmeleri ve Jemilah Mahmood’u bu konuda teşvik etmeleri onun iyilikten ayrılmamasını sağlamış. Meslek seçiminde ailesi gazeteci olabileceğini söylese de zorluklarla mücadele etmeyi sevdiğinden doktorluğu tercih etmiş.
1959 doğumlu olan Jemilah Mahmood, 1986 yılında Malezya Ulusal Üniversitesi’nden doktor olarak mezun oldu ve 1992 yılında Doğum ve Kadın Hastalıkları Ana Bilim Dalı’ndan doktora derecesini aldı. İngiltere’de ve İsviçre’de eğitimler aldıktan sonra hastaları tedavi etmeye başladı. Hedefine ulaşmıştı fakat daha farklı şeyler yapmalı ve herkese yardımcı olmalıydı. Dünya’da yardıma ihtiyacı olan çok kişi vardı, şimdi onlara yardım eli uzatılmalıydı. Felaketlerle boğuşan ve savaş ortasında kalanları üzüntü içinde tv’den izleyen Jemilah Mahmoud, bir türlü harekete geçememişti.
Aileden paylaşmayı ve yardımlaşmayı görmüş ve hayatını da bu doğrultuda sürdürmeye karar vermişti. Çünkü daha çocukken bu duyguyu tatmıştı. İyilik yapma duygusu insanın içine bir kez işledi mi devamı da muhakkak gelirdi. Fakat araya giren eğitim ve iş hayatı bir süreliğine de olsa iyilik adına istediği adımı atmasına engel oldu. Bir süre sonra bu duygu yine kendisini rahat bırakmadı. Birgün oğluyla beraber televizyon izlerken yine yardıma ihtiyacı olan insanları görmüş ve üzülmüştü. Beş yaşındaki oğlu ise “Sen doktorsun onlara yardım edebilirsin.” diyerek annesine yol göstermişti. İyilik yapma isteği gün geçtikçe artıyordu. Birgün uyandı ve düşündü: Hastalarını seviyordu, yaptığı işi seviyordu. Fakat gerçekten yapmak istediği şeylere henüz ulaşamamıştı. İlk zamanlar Médecins Sans Frontières’e (Sınır Tanımayan Doktorlar) katılmayı düşündü. Bu şekilde savaş ve doğal afetlerle zarar görmüş ülkelere yardım elini uzatabilirdi. Bu bölgedeki hastaları tedavi edebilir ve projeler üretebilirdi. Fakat Batılı kuruluşların insanlara ulaşmalarının zor olacağını düşündü ve bu boşluğu doldurmak için bir iyilik ağı oluşturmayı kuvvetli bir şekilde hissetti. Evet, bunu Jemilah Mahmood yapmalıydı. Aylardır afet bölgelerindeki insanlara yardım edemediği için rahat bir nefes alamamıştı. Çünkü o çocukluğundaki günlere dönüp yine her ihtiyacı olana, anne ve babası gibi elini uzatmak istemişti. Aylardır içini kemirip duran, geceleri uykusunu kaçıran zor durumdaki insanlara yardım edememiş olmasıydı. Zaman kaybetmeden bir yardım kuruluşu kurmaya karar verdi. Ailesinin ve eşinin de desteğiyle ihtiyaçlara cevap verebilecek bir insani yardım kuruluşu için çalışmalara başladı.
MERCY Yardım Kuruluşu
Dr. Jemilah Mahmood iyilik yapma niyetiyle çıktığı bu yolda en büyük desteği eşinden gördü. Eşi Ashar Abdullah da Jemilah Mahmood gibi bir doktor. İkisi beraber Malezya’ya tıbbi yardımlaşma derneğini kurdu. Asıl fikrin eşi Dr. Ashar Abdullah’tan geldiğini söyleyen Jemilah Mahmood, bu organizasyonu 1999 yılında açtı.
Aslında her şey Kosova’da 1999 yılında binlerce hayatın kaybedildiği acının ve şiddetli savaşın yaşanmasıyla başladı. Kosova’daki kadın ve çocukların durumunu gören Dr. Jemilah Mahmood onlara gönüllü olarak elini uzatmaya başladı.
Afet ve savaş zamanında yardım edebilecek hazır bir kuruluş bulamayınca aynı fikirdeki arkadaşlarıyla bir araya gelip Malezya Tıbbi Yardımlaşma Derneği’ni (MERCY) kurdu. Kuruluşun amacı ise Malezyalıların insani yardım hareketlerinde rol almalarını sağlamak ve bu alandaki faaliyetlerini yürütebilecekleri bir platform oluşturabilmek. Dil, din, kültür ve sınırdan bağımsız olarak başkalarına yardım etme amacıyla kurulan bu kuruluşun tek amacı iyilik… Bir araya getirilen ekipler de her kesimden insanlardan oluşmaktaydı.
Gönüllülük ve fedakârlık esasına dayalı bu iyilik ağı gün geçtikçe büyüyüp her gittiği yerde insanların yüzünü güldürmeyi başardı.
Jemilah Mahmood 1999’dan 2010 yılına kadar on bir yıl boyunca bu iyilik ağının organizatörü oldu. Malezyalıları ve Malezya dışındaki insanları iyilik etrafında bir araya getirdi.
Endonezya Açe’de
2004 yılında Hint Okyanusu’nda meydana gelen deprem, yüksekliği otuz metreyi bulan tsunamilerin oluşmasına neden oldu. Tarihteki en çok ölümlerin yaşandığı tsunami sonucu iki yüz binden fazla kişi hayatını kaybetti. Jemilah Mahmood Endonezya Açe’ye gönüllü olarak katıldı ve burada hem gönüllü ekibini yönetti hem de gıda, giyecek, tıbbi yardım gibi ihtiyaçlarını karşıladı. Onun felaketlerle mücadelede kullandığı en önemli yöntem ise bölgedeki halkı hızlı bir şekilde organize edebilmesiydi.
Jemilah Mahmood bölge halkıyla iletişim kurarak onların da yardım faaliyetlerinde aktif olarak çalışmasını sağladı. Açe’de yaptıkları sadece bunlarla sınırlı değildi, evleri yıkılan halkın evlerinin yeniden yapılması için onlara yardımcı oldu. Afet bölgesinde acil durumlarda destek vermenin yanı sıra sağlık sistemlerini geliştirmek için çalışmalar başlattı. Bu amaçla Endonezya Açe’de bir Hemşirelik Okulu’nun yapılmasını sağladı. Yaptığı bu hizmetlerle olağanüstü durumlarda eğitimli kişilerin hızlı bir şekilde alana dağılmasını sağladı. Felaketler oluşmadan önce gönüllülerin önleme, hazırlık ve kurtarma gibi konuları kapsayan daha bütünsel yaklaşımlarla eğitilmelerinde etkin rol oynadı.
Endonezya’dan başka Sudan, Afganistan, Sri Lanka, Filipinler, Myanmar gibi afetlerden etkilenen ülkelerde evleri yıkılan mağdur insanlara evlerini yeniden inşa etme konusunda yardımcı oldu. Hastanelerin yeniden kurulmasına, okulların yeniden inşa edilmesinde aktif olarak rol oynadı. Okulu yıkılan bir afet bölgesine gittiğinde okulun yerini sormuş ve yerini gösterdiklerinde: “Hadi hemen başlayalım okulu yapmaya!” diyerek etraftaki insanların da yardımıyla okulun inşasına başlamış ve beraberce bitirmişlerdi.
Bağdat’ta Ölümden Döndü
Jemilah Mahmood cömert olduğu kadar cesur bir iyilikseverdi. Bağdat’ta savaş başladığı zaman hiç tereddüt etmeden gönüllü olmaya karar verdi. Patlamaların, kurşun seslerinin içinde yaralılara müdahale etmeye çalıştı.
Bağdat’ta iyilik yapmaya gittiği zaman başına gelen bir olay da onun iyiliğe olan tutkusunu tüm insanlığa göstermişti. Dr. Jemilah Mahmood, tıbbi yardım ve malzeme için yola çıktığı Irak yolunda bir yanlışlık sonucu ateş altında kaldı. Ambulans ekibini, şehre bomba atanlarla karıştırmışlardı. Yaşanan bu olay trajik bir hadiseydi. Çünkü Dr. Jemilah Mahmood kalçasından vurulmuş ambulanstaki diğer iki doktor ise ağır yaralanmıştı.
O insanlığa olan sevgisini işte bu olaydan sonra kanıtlamıştı. Hastanedeki doktorlar vücudundaki mermiyi çıkarmak istedi fakat o başka insanların hastanedeki müdehaleye kendisinden daha çok ihtiyacı olduğunu söyleyerek buna izin vermedi. Çocukken babası ona daha çok ihtiyacı olanın önüne geçilmeyeceğini öğretmişti. Beş gün boyunca kalçasında mermiyle dolaştı ve o haliyle hastaları tedavi etti. “Onların tedavi olmaya daha çok ihtiyaçları var.” diyerek kendi canını hiçe saydı.
Bir süre sonra ambulanslarına kurşun sıkan kişi yanına geldi. Dr. Jemilah Mahmood’dan özür diledi. Yanlışlıkla olduğunu söyledi. Ondan kendisini affetmesini istedi. Dr. Jemilah Mahmood yaşadığı o kadar sıkıntıya rağmen onu tereddüt etmeden affetti. Bu kişiye karşı en ufak bir kin bile duymadı. Irak’ta kaldığı süre boyuncu karşılaştığı insanların kısa bir zaman sonra bazen kanlar içinde bazen bir ceset olarak hastaneye getirilmesi onu çok etkilemişti. “Savaşlar insanlara karşı yapılıyor ve insanlar artık kime güveneceğini bilmiyordu.” Dr. Jemilah Mahmood bunları ifade etmiş ve savaş süresince insanların ailelerini ve sevdiklerini kaybetme duygusuyla yaşadıklarını onlarla beraber hissetmişti.
İyilik Elçisi Dr. Jemilah Mahmood
Kanatlarımın altındaki rüzgâr…
En büyük destekçisinin eşi olması sebebiyle eşinden böyle bahsediyor Dr. Jemilah Mahmood. Çocukluğunda kendisini iyilik yapma duygusuyla yetiştiren ailesine ise minnettar.
Jemilah Mahmood, hayatı iyiliklerle dolu bir insan. O, afetleri önleme ve yardım, eğitim, yoksulluğun azaltılması gibi konularda çaba gösterdi. İnsani yardım çalışmalarının koordinasyon görevlerinde yer aldı.
Bir konuşmasında insanların savaşlara karşı duyarsızlaştığından ve beyinlerin artık bunu normal olarak algıladığından yakındı. İnsanların bu gibi olaylara uzak kalmak istediğini ve hayatlarını olaylara dâhil etmediklerini, insanların gittikçe hissizleştiğini üzülerek anlattı. İnsanların sempati beslemek ve empati kurmaktan uzaklaştığını da ifadelerine ekledi.
Dr. Jemilah Mahmood iyilik yapma tutkusu kendisini sarınca evinde duramadı ve nerede muhtaç bir kişi varsa elinden tutmak için yollara düştü. Kimi zaman savaşın ortasında kalmış bir çocuğun elinden tuttu kimi zaman evi yıkılmış birinin evine tuğla taşıdı. O, yaptıklarıyla birçok kişinin kaderini değiştirdi.
Dr. Jemilah Mahmood, iyiliğin dünyayı değiştirebileceğini yaptıklarıyla kanıtladı.