Eyüp Belediyesi, Eyüpsultan Müftülüğü ile İmamhatipli Sanayici ve İşadamları Derneği (İHSİAD) tarafından Ahilik Haftası etkinlikleri kapsamında düzenlenen “Osmanlı’da Ahilik Teşkilatı” konulu panele katılan Türkiye Diyanet Vakfı Genel Müdürü Av. Mehmet Savaş Polat, “İslam’da Zekat Bilinci ve Helal Kazanç” konusunda sunum yaptı.
Toplum içerisinde ekonomik düzeni sağlayan en önemli konuların başında zekatın da içinde yer aldığı infak kültürünün geldiğini belirten Polat, “İnfak, dini-ahlaki bir terim olarak genellikle Allah’ın hoşnutluğunu elde etme amacıyla kişinin kendi servetinden harcama yapması, muhtaçlara ayni ve nakdi yardımda bulunması demektir. Bu bakımdan infak, farz olan zekat, fitre ve gönüllü olarak yapılan her çeşit hayrı içermektedir. İslam’a ve Müslümanlara yardım ve fayda sağlayan her harcama Allah yolunda infak sayılmaktadır. İslam medeniyet tarihinde de böyle bir niyet taşıması şartıyla ülkenin savunması, hac hizmetleri, yoksulların desteklenmesi, okul, kütüphane, cami, yol, köprü, çeşme, bakımevleri gibi hayır kurumlarının tesisi, hatta tabiatın korunup geliştirilmesine kadar çok çeşitli hizmetler için yapılan her türlü harcama Allah yolunda infak kapsamında değerlendirilmiştir.” şeklinde konuştu.
Bununla birlikte meşru alanlarda yatırım yaparak istihdam yoluyla insanların nafakalarını sağlamaya vesile olmanın da infak kapsamında değerlendirilebileceğini ifade eden Polat, “Serveti atıl bırakıp (kenz) Allah yolunda harcamayanları ağır bir dille yeren ayetler bu hususu da kapsamaktadır” dedi.
Dinimizin en temel şartlarından biri olan zekatın, Müslüman toplumlarda sosyal hayatın vazgeçilmez bir unsuru olduğunu kaydeden Polat, “Yardımlaşma ve dayanışma duygularımızın temel dinamiği olan infak kültürü, zekat sayesinde ayakta durmaktadır. İslam dünyasının mazlum ve mağdur coğrafyalarına ulaşabilme yollarından biri de zekattır” diye konuştu.
Belirli bir malın bir kısmının Allah rızası için dinen zekat alabilecek durumdaki muayyen kişilere verilmesinin zekat olarak tanımlandığını dile getiren Polat, İslam’ın temel anlayışlarından birisinin, yoksula yardımı kişinin isteğine bırakmadığını, zengin olan herkesin zekat vermesini zorunlu kıldığı olduğunu vurguladı.
Topluma denge, huzur, dayanışma güven ve mutluluk getirebilmesi için de Müslümanlara düşen görevin zekatı ödemek ve ona işlerlik kazandırmak olduğunu ifade eden Polat, zekatın verileceği kimselerin Kur’an-ı Kerim’de; fakirler, miskinler, zekat toplamakla görevlendirilen memurlar, müellefe-i kulub adı verilen kalpleri İslam’a ısındırılmak istenen kimseler, esaretten kurtulacaklar, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış kişiler olarak belirtildiğini ifade etti.
Aldıkları zekat ve fitreleri bir fonda toplayıp bunu yalnızca Kur’an-ı Kerim’de belirtilen yerlere sarf ettikleri bilinen ve kendilerine her bakımdan güvenilen kimseler eliyle yönetilen dernek, kurum ve yardımlaşma fonlarına zekat ve fitre verilmesinde dinen bir sakınca olmadığını anlatan Polat, Türkiye Diyanet Vakfının bir zekat fonu hesabı olup, bu fonda toplanan paraların zekatın harcanacağı yerlere harcandığını vurguladı.
Gönüllerimiz yakın olmasına rağmen mesafelerin uzak olması sebebiyle zekatların bireysel olarak farklı coğrafyalardaki ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasının mümkün olmadığını belirten Polat, burada devreye 44 yıldır hayırsever Türk milletinin emanetlerini dünyanın dört bir tarafında mazlum ve mağdurlara ulaştıran Türkiye Diyanet Vakfı gibi sivil toplum kuruluşlarının girdiğini söyledi.
Ahilik Teşkilatında Zekat
Ahlak ile sanatın, üretimin ve ticaretin bir araya geldiği bir sistem olarak tarif edilebilecek olan Ahilik sisteminin, 13. Yüz yıldan itibaren Selçuklu Devleti’nin yıkılışının ardından kültürel değerleriyle Anadolu topraklarında kök salmaya başladığını anlatan Polat, zenginle fakir, üretici ile tüketici, emek ile sermaye ve vatandaş ile devlet arasında sağlam ve güvenilir ilişkiler kurmayı amaçlayan Ahilik Teşkilatının, bütün faaliyetlerini güzel ahlak ve sosyal adalet sistemi üzerinde kurmaya çalıştığını ifade etti.
Ahilikteki en önemli sosyal yardımlaşma ve dayanışma müessesinin “orta sandığı” adı da verilen yardımlaşma sandıkları olduğunu belirten Polat, şöyle devam etti:
“Anadolu’da ve Osmanlı Devleti’nin Türklerle meskun olan yerlerinde her Ahi birliğinin bir orta sandığı vardı. Buna, “Esnaf Vakfı”, “Esnaf Sandığı” ve daha önceleri “Esnaf Kesesi” adı verilirdi. Sandık, mütevelli veya sandık vakfı yöneticisinin yönetiminde faaliyetini sürdürürdü. Sandığın başlıca gelir kaynaklarını, esnafın teberruları, haftalık veya aylık olarak esnaftan gücüne göre toplanan paralar, nemadan ve toplanan paranın işletilmesinden elde edilen gelirler oluştururdu. Bu orta sandıklarının gelirleri ise ticaret veya işlerini genişletmek isteyen, hali vakti yerinde olmayan, vefat eden, felakete uğrayan, fakir olup hasta olan esnaflara, evlenecek olan fakir ve kimsesiz gençlere, Ramazan aylarında fakir ve yoksullara ve buna benzer çeşitli durumlar için harcanırdı. Ayrıca bu gelirler, tekke, zaviye, han ve hamam gibi çeşitli kurumların onarımları için harcandığı gibi alimlere ve diğer din adamlarına yardım şeklinde de olurdu.”
Osmanlı döneminde ahilik teşkilatı ve toplumsal, ekonomik düzeni sağlayan diğer teşkilatların aktif bir şekilde hayatın içerisinde yer almasından dolay zekat kavramının uzun yıllar boyunca çok güzel işlediğini anlatan Polat, ancak günümüzde ahilik kavramının işlevselliğini yitirmiş olması nedeniyle zekat ihtiyacının da tam olarak karşılanamaz hale geldiğini vurguladı.
Zekatın dünyada bazı ülkelerde STK’lar üzerinden, bazı ülkelerde de devlet aracılığıyla toplanabildiğini dile getiren Polat, Türkiye’de zekat toplanması ile ilgili doğrudan çalışan devlet kurumları olmamakla birlikte pek çok STK’nın yaptığı faaliyetleri zekat gelirleri ile sürdürdüğünü söyledi.
Türkiye’nin zekat potansiyeli 55 milyar dolar
Türkiye Katılım Bankaları Birliğinin (TKBB) rakamlarına göre Türkiye’nin zekat kapasitesinin 55 milyar dolar, İslam Ülkeleri İstatistik Ekonomik Sosyal ve Eğitim Merkezinin (SESRIC) verilerine göre ise İslam dünyasının zekat potansiyelinin 10 trilyon dolar olduğunun altını çizen Polat, “Ülkemizdeki ve dünyadaki bu zekat potansiyeli bir gelir kaynağı olarak görülmüş ve ne yazık ki birçok kişi ve kurum tarafından istismar edilmiştir. Yıllardır belli yapılar tarafından himmet adı altında toplanan zekatlar vatanımıza ihanet, milletimize kurşun ve bomba olarak döndü ve yüzlerce şehit verdik. Zekatın doğru kuruluşlar tarafından toplanarak gerçek amacına ulaşması için gayret göstermek hepimizin sorumluluğudur.” diye konuştu.
Çoğu işadamı ve büyük ticari yapıların, zekat hesaplama noktasında zorlandıkları için Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu ile görüşüp zaman zaman kurul üyeleri ile toplantı yaparak geçmişte vermiş oldukları zekatların sağlamasını yapma ihtiyacı hissettiklerine dikkati çeken Polat, “Gerek kişisel anlamda gerekse ticari işletmeler anlamında zekatın doğru bir şekilde hesaplanması yönünde yaşanan sıkıntılardan yola çıkarak Diyanet İşleri Başkanlığımız ile birlikte yürüttüğümüz Kardeşliğimiz Zekatla Bereketlensin projesi kapsamında zekat hesaplama modülü oluşturduk” dedi.
Polat, son olarak Türkiye Diyanet Vakfı tarafından toplanan zekatların hangi alanlarda kullanıldığına dair bilgi verdi.
Panele, İstanbul İl Müftüsü Prof. Dr. Mehmet Emin Maşalı, İstanbul Başsavcı Vekili Ömer Faruk Yıldırım, Eyüp Belediye Başkanı Deniz Köken, Eyüpsultan Müftüsü Mustafa Mesten, İHSİAD Genel Başkanı Nurullah Şahin, TÜRKSİM Başkanı Muhammed Mai, Merkez Valileri Hüseyin Avni Coş, Süleyman Kahraman, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. İsmail Öz, işadamları, din görevlileri ve Türkiye Diyanet Vakfı gönüllüleri katıldı.