Öyle eller vardır ki, kamış kalemi tuttuğunda, ipeğe dökülmüş mürekkebe dokunduğunda, sadece yazı yazmaz… Bir dua olur, bir nefes olur, asırlara uzanan bir miras olur…
Hasan Çelebi…
Ömrünü hüsn-i hattın inceliklerine adayan, harfleri ruhuyla kağıda nakşeden büyük bir sanatkâr…
Kur’an’ın nurunu kaleminden süzen bir üstad…
Altmış yıl boyunca, mürekkep damla damla akarken,
Onun kalemi, secdeye varan nice Müslümana huzur,
Nice mescide mana kattı…
Kuba Mescidi’nden Kıbleteyn’e,
Mekke’den İstanbul’a, hüsn-i hat sanatı onun kalemiyle anlam buldu.
Her elif, bir doğruluk,
Her vav, bir tevazu,
Her satır, bir öğüt oldu…
Yetiştirdiği talebeler, dünyanın dört bir yanında kalemin izzetini yaşatıyor.
Çünkü Hasan Çelebi, geride sadece bir sanat değil,
Asırlara sığmayacak bir mektep bıraktı!
Onun iyiliği,
Kağıt üzerine dökülen mürekkep değil,
Gönüllere işlenen bir hikmettir!
