“Dağlar çıplak…
Çöpü kaldırın,
Bir tohum ekin,
Tel örgüleri tamir edin.
Bakıp geçmeyin!”
“Bir milyonu geçti diktiğim ağaç sayısı. Bazı ağaçlar o kadar büyüdüler ki dallarında oturuyorum. Çok büyük bir mutluluk veriyor. İnanın bu mutluluğu herkesin yaşamasını isterim. Herkes en az her sene bir fidan dikse, her taraf ağaçlanır. Zaten ben tek başıma yetişemem ki, Kayseri’ye de yetişemem. Ben bu işe ömrümü adadım. Bu heves, ben ölene kadar devam edecek.”
1950 Sivas Şarkışla doğumlu 60 yaşında emekli bir teknisyen. 40 yıldır tohumu toprakla buluşturuyor. Biliyor ki bir tohum bir ağaç, bir ağaç büyük bir iyilik demek.
Bir doğa dostu Mustafa Göçer, 40 yıldır hayat felsefesi haline getirdiği ağaç dikme eylemini boş arazilerde, yol kenarlarında, hatıra ormanlarında gerçekleştiriyor. Herkese bunu aşılamak için gönüllü olarak doğa yürüyüşleri düzenleyip insanları fidan dikmeye teşvik eden emekli teknisyen Mustafa Göçer, yaptığı işten ömrünün sonuna kadar vazgeçmeyi düşünmüyor. Kayseri’de yaşıyor. Ve şimdiye kadar birçok ilde ağaç dikerek bu zamana kadar bir milyonu aşkın tohumu toprakla buluşturmuş. Süleymaniye Camii’nin bahçesine de 5 ağaç diken Mustafa Göçer: “Tüm Türkiye’yi ağaç dikerek yeşillendirmek istiyorum. Her gittiğim şehirden aldığım fidanları bir sonraki şehre gidene kadar dikeceğim. Böylece gezerek aynı işlemi yapmaya devam edeceğim. Bunun için Orman Genel Müdürlüğü destek sağlayacak ya da bir sponsor bulacağım” diyor.
Babadan Yadigâr Ağaç Sevgisi
Vadilerde gezerken ağaç dallarına astığı ekmeklerle hayvanları da unutmayan Mustafa Göçer, “Hayvanlar çoğu zaman yiyecek bir şey bulamıyor. Ben de tohum ya da fidan dikmek için vadilere gittiğimde onlar için ağaçlara ekmek asıyorum. Bazen geceleri vadilerde kalıyorum. Soruyorlar bana ‘Korkmuyor musun?’ diye… “Neden korkayım? Orada benim çocuklarım (ağaçlar) var. Kocaman kocaman olmuşlar hepsi” diye cevap veriyor.
Mustafa Göçer, bu işin kendisinde nasıl tutku haline geldiğini ise şöyle anlatıyor: “Çocukken Sivas’ın Kumyeri isimli mevkiinde yaşıyorduk. Babam mübaşirdi. Bahçe işlerini, toprakla uğraşmayı çok severdi. Bahçemizde çok güzel ağaçlar, güller vardı. Beni toprağa o alıştırdı. Durumumuz iyi olmadığı için kasabada yaşayan halam peynir yapardı. Ben de onları almaya giderken 13 kilometre yürürdüm. Yolda söğüt ve selvi ağaçları dikerdim. Ağaç sevgisi böyle oluştu…”
Fidan dikmeye 1960 senesinde 10 yaşındayken babasıyla birlikte başlayan Mustafa Göçer’in anne ve babası vefat edince küçük kardeşlerinin bakımı ona kalmış. Liseden mezun olduktan sonra Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ne kayıt yaptırmış fakat kardeşlerinin sorumluluğundan ötürü üniversite hayatına başlamadan yarım bırakmak zorunda kalmış. Şarkışla’ya dönerek bir demircinin yanında işe başlamış ve hatta rençberlerin yanında da çalışmış…
Ağabeyi astsubay okulunu bitirdikten sonra Bolu’ya tayini çıkmış ve tüm kardeşlerini yanına almış. Bu arada Mustafa Göçer de Orman İşletmesinde çalışmaya başlamış. Daha sonra ağabeyi evlenince kardeşlerini aralarında paylaşmış Mustafa Göçer ve ağabeyi… Kayseri’de bir işte yıllarca çalışarak kardeşlerini okutup evlendirmiş. Zorlu bir hayata rağmen kendisini doğaya adamış. Babası hayatta iken ondan öğrendiklerini minnetle anlatıyor: “Babam ile Kumyeri’nde 3 bin civarında fidan diktik. Ertesi yıl emekli olunca da fidanlara bakamadık. Bir gün annemle oraya gittiğimizde çobanların tosunları oraya sürdüklerini gördük. Biz ‘ne yapıyorsun?’ deyince çoban bizi kovaladı. Annemle ağlayarak eve geldik. Onca emek boşa gitmişti… O fidanların hepsi ölünce kendi kendime söz verdim hep fidan dikeceğim diye. O zamanlar 10-12 yaşlarındaydım. Böyle böyle ağaç sevgisi oluştu bende. Doğaya olan düşkünlüğümü rahmetli babama borçluyum.”
Ağaç Dikmek İbadet Gibi
Araştırmalar yaparak bu konuda kendini geliştiren azimli doğasever Mustafa Göçer:
“Çevre kirliliği, ozon tabakası problemleri, küresel ısınma gibi doğa olaylarının en büyük sebebinin ağaçsızlandırma olduğunu öğrendim. Dünya ormanlarının yüzde 40’ı insanlar tarafından yok edilmiş durumda.
Gelecek nesillerin yaşam haklarını yok etmeye başlamışız. Kul hakkına giriyoruz. Bu yüzden bu işi ibadet olarak görüyorum. Bu benim olduğu gibi herkesin boynunun bir borcu. Dünya bu şekilde giderse, çok değil 40 sene sonra gelecek nesil susuzluktan, açlıktan, kuraklıktan ölebilir. Üstelik gün geçtikçe durumun ciddiyeti daha da büyüyor.
Ben de birçok çalışma yapıyorum. 1982’den beri doğa yürüyüş grupları oluşturup onlara ağaç diktirdim. Kurum personellerine ücretsiz antrenman yaptırıp karşılığında fide aldırıyorum. Bunun dışında okullarda da doğa yürüyüşleri başlattım. Gelecek nesil bilinçlenirse bizim yaptığımız hataları yapmazlar ve geçmiştekileri telafi ederler.” diye anlatıyor bu sevdasını.
Öte yandan Mustafa Göçer, Kayseri’de, dört okulda doğa dersleri veriyor. Çocukları doğaya çıkartıp birlikte ağaç dikiyorlar. Fakat tüm çabalarına rağmen Kayseri’nin hâlâ yeşillik olmadığını söyleyen doğa aşığı Mustafa Göçer: “Dağlar çıplak. Bir Mustafa Göçer ile bu iş olmaz. Benden başkaları da var, ama yetmez. Doğada yürümek doğacılık değil. Doğaya çıkıyorsanız doğaya bir katkınız olmalı.
Çöpü kaldırın,
Bir tohum ekin,
Tel örgüleri tamir edin.
Bakıp geçmeyin!”
Türkiye’nin güzel köşelerini bulup oralarda gezmekte marifet olmadığını, asıl marifetin önünden geçilen boş dağları ağaçlandırmakta olduğunu anlatmak istiyor Mustafa Göçer. Doğa yürüyüş gruplarına bu yüzden eko-trekkingi anlatmaya çalışıyor. Kimse olmadığı zaman ise tek başına doğa yürüyüşü yapıyor. Hatıra ormanlarına gidip kurumuş ağaçlarını söküyor, tel örgülerini tamir ediyor, yeni tohumlar ekiyor.
Mustafa Göçer, insanlığın doğaya karşı aymaz bir ruhla yaklaşmamasını diliyor…
Ağaç dikmeye başladığı ilk zamanlar, tutmayan tohumları görünce hata yaptığını anlayan Mustafa Göçer, topraktan çıkan ve çıkmayan tohumları nasıl ektiğimi karşılaştırıp doğru ekme işlemini deneme yanılma yoluyla öğrendiğini ve her tohumun her yere uygun olmadığını fark ettiğini anlıyor. Daha çok İç Anadolu ve Kayseri’de yetişen ağaç türlerini bildiğini söylerken bile doğaya dair tüm pratik bilgileri büyük bir heyecanla aktarıyor. “Ağaç yetiştirmek yükseltiyle alakalı. İç Anadolu rakım ortalama bin 200 metre. Bu yükseklikte de karaçam, sedir, palamut, ceviz, badem yetişir. Biraz daha yükseklikte sarıçam yetişir. Tohum ekmek aslında çok kolay. Tohumu çapı kadar dikmek gerekiyor. Ellinizde toprağı biraz açıp tohumu koyun ve sonra toprakla üzerine biraz bastırın. Fazla derine ekilirse tohumun gücü topraktan çıkmaya yetmez ve çürür” diyor.
“Mezarlıktan tohum topluyorum…”
Bir doğa yürüyüşüne çıktığında en az bin tohum eken Mustafa Göçer, iş büyüdükçe tohum almanın güçleştiğini ve bu sebeple Orman Genel Müdürlüğü’nden destek almaya başladığını anlatıyor. “Asri mezarlıklara gidip tohum topladım. Aile mezarlıkların üzerinde palamut ağaçları oluyor. O ağaçtan tohumlar dökülüyor. Bir aile mezarlığında 200-300 palamut fidesi yetişiyor. Mezarlık müdürlüğü onları mezarlara zarar veriyor diye söküp atıyor. Ben de gidip rica ediyorum: ‘Bunları atmayın, sökerken bende geleyim beraber sökelim. Ben onları alıp başka yerlere dikeceğim.’ Bir gidişimde 3 bin fideyle dönüyorum. Sonra çocuklarla beraber onları dağlara dikiyoruz” diyor.
Kul hakkı olduğuna inandıktan sonra işi daha da ciddiye alan Mustafa Göçer, birçok çalışma yapmış. Kayseri’de 60 bine yakın talebesi bulunuyor ve 1967’den beri tek başına yaptığı doğa faaliyetlerini, 1982’den itibaren oluşturduğu doğa yürüyüş grupları ile birlikte yapıyor. 35 senedir Kayseri’de çalışan Mustafa Göçer, hem eğitimci hem de doğasever yanıyla oldukça sevilen ve tanınan birisi.
Kreşteki çocuklara ayı bir imtina gösteriyor ve küçük yaşlarında onların doğa ile bağ kurması için sık sık ağaç dikiyorlar. Çocuklar kendi ağacı belli olsun diye bir iz bırakıyor. Dalını boyuyor, kemik çakıyor, ip bağlıyor. Mustafa Göçer çocuklara: “İsmini ne koydunuz ağacınızın?” diye sorduğunda, birçoğu annesinin ismini koyduğunu söylüyor. Sonra da annelerini alıp ağaçlarının büyüyüp büyümediğini kontrol ediyorlar ve günden güne büyüyen fidanları anneleriyle gidip birlikte suluyorlar.
Doğaya karşı gösterdiği özen ve hassasiyeti en çok çocuklar ve genç nesiller üzerinde etkin kullanmak istiyor Mustafa Göçer. Çünkü Allah’ın biz insanlara sunduğu kâinatın, türlü türlü güzelliklerinin bilincinde olmanın, çok küçük yaşlardan itibaren başlaması gerektiğine inanıyor. Nitekim doğaya saygı, bizlere bahşedilen nimetleri sevmekle başlıyor.
Emekli teknisyen Mustafa Göçer yıllardır gönül verdiği bu iyilik hareketini ömrünün sonuna kadar sürdürmek istiyor. Tüm Türkiye’nin yeşillenmesi için gittiği her yere fidan dikmek isterken, hem yaşadığı dönemin hem de gelecek nesillerin haklarını düşünüyor.
“Peygamber Efendimiz kıyametin kopma anında bile ağaç dikmeyi öğütlemiş bizlere. Bu uğraştan öte bir sevap. İnsanı manen doyuracak ve doğada bir eseriniz olacak. Bu bir vebal, bu bir kul hakkıdır…”