Diyanet İşleri Başkanı ve Türkiye Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Normalde zekatı kişinin günlük ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir şekilde vermek gerekiyor ama şimdi bir zaruret durumu var. Din İşleri Yüksek kurulumuzun aldığı kararda zekat mükellefi Müslümanlar zekatlarını kalıcı konutlar için de verebilirler” dedi.
Diyanet İşleri Başkanı ve Türkiye Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, A Haber’de canlı yayınlanan “Sahur Vakti” programına katıldı.
Programda, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen vatandaşlar için ilk günden itibaren yardımlaşma seferberliği olduğuna dikkati çeken Başkan Erbaş, “Afetler konusunda 6 Şubat bir milattır. Devletimiz ilk andan itibaren deprem bölgesinde ilçelerine varıncaya kadar ulaşmaya gayret etti. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak şu ana kadar 30 bini aşkın hocamızla bölgede hizmet etmeye gayret ettik.” dedi.
Başkan Erbaş, Din İşleri Yüksek Kurulu’nun deprem gibi olağanüstü durumlarda Ramazandan öncede fitrelerin verilebileceğine ilişkin aldığı kararı hatırlatarak, de
premde ihtiyaç olduğunu ve fitrelerin deprem mağduru vatandaşlar için verilmesi gerektiğini söyledi.
Din İşleri Yüksek Kurulunun zekat konusunda da yeni açıklamaları olduğunu belirten Başkan Erbaş, şöyle konuştu:
“Müslümanlar zekatlarını genelde Ramazandan Ramazana verirler, bunu bir teamül haline getirmişlerdir. Vatandaşlarımızdan gelen yoğun sorular oldu; ‘Acaba zekatlarımızı kalıcı konutların yapılabilmesi için verebilir miyiz?’ Normalde zekatı kişinin günlük ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir şekilde vermek gerekiyor ama şimdi bir zaruret durumu var. İnsanlar evlerini kaybetmiş, bu evlerinin bir an önce yapılması gerekiyor. Bununla ilgili Din İşleri Yüksek Kurulumuzun aldığı kararda zekat mükellefi Müslümanlar zekatlarını kalıcı konutlar için de verebilirler. Bu kalıcı konutları AFAD vasıtasıyla devletimiz yapıyor.”
Başkan Erbaş, vatandaşların zekatlarını AFAD’ın zekat hesabına depremzedeler için yapılacak olan kalıcı konutlar için verebileceklerini, ancak bunun şartı olduğunu ifade ederek, “Konutlar yapıldığında verilecek olan kişilerin zekat alabilecek durumda olması gerekiyor. Yani afetzede olmuş olabilir ama başka gelirleri vardır, birikimleri vardır bu konuda çok dikkat etmek lazım. Bunun detaylarını tabii ki AFAD çalışacak, ona göre sistemini kuracak.” diye konuştu.
Diyanetin fitrenin asgari miktarını belirlediğini ancak bu miktarın yukarısına doğru bir sınırın olmadığını vurgulayan Başkan Erbaş, bu durumun zekat içinde geçerli olduğunu belirtti.
“30 Mayıs itibariyle de ilk kafilemizi göndereceğiz”
Başkan Erbaş, hac kuralarına kayıtlı 2 milyon 500 bin hacı adayının olduğuna dikkati çekerek, çekilen kurada katsayı sistemini uyguladıklarını belirterek, “En eski yazılanlar yeni yazılanlara göre katlanarak daha fazla kurada çıkma ihtimali elde etmiş oluyor. İnşallah 30 Mayıs itibariyle de ilk kafilemizi göndereceğiz.” açıklamalarında bulundu.
Umrenin her zaman açık olduğunu ve geçen yıldan bu zamana kadar sadece Diyanet İşleri Başkanlığı kanalıyla 60 bin kişinin umreye gittiğini dile getiren Başkan Erbaş, “Şimdi Kudüs bağlantılı umre faaliyetleri de yapıyoruz. Mesela Kudüs bağlantılı umreye yazılan vatandaşlarımız önce buradan Kudüs’e gidiyorlar, Kudüs’te ziyaretlerini yapıyorlar, iki, üç ya da dört gün Kudüs’te kalıyor ondan sonra Mekke’ye ya da Medine’ye gidiyor. Orada da umre ziyaretlerini yapıp dönüyorlar.” ifadelerini kullandı.
“İslam barış dinidir, Müslüman barış insanıdır”
Başkan Erbaş, dünyada İslami terörizm ve İslamofobi gibi kavramların bilinçli olarak oluşturulduğuna işaret ederek, sözlerine şöyle devam etti:
“İslam dünyada barışı gerçekleştirmek, bir arada huzur ve barış içerisinde yaşamayı kolaylaştırmak için gelen bir sistemdir. Bu açıdan da İslam bir nimettir. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de; ‘Bugün dininizi kemale erdirdim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım.’ buyurmaktadır. Dolayısıyla İslam barış dinidir, Müslüman barış insanıdır. İslamofobi yani korkulan veya korkutan İslam demektir. Halbuki bugün Müslümanlar korkutulan insanlardır. Eğer birtakım marjinal gruplar yüzünden siz İslam’a İslamofobi kavramını yakıştırırsanız o zaman ben de şiddeti ön plana çıkaran Hristiyanlar için ‘christiyanizmofobi’ kelimesini kullanırım. Hristiyanlar içerisinde terör odaklarını destekleyen gruplar var. O zaman biz de christiyanizmofobi kavramını kullanabiliriz.”
“Diyanet İşleri Başkanlığı milletimize hizmet için var”
Diyanet İşleri Başkanlığının kapatılması yönündeki söylemlere ilişkin de cevap veren Başkan Erbaş, “Ülkemizde yaşayan bir grup insanın dile getirmesi hakikaten üzüntü verici ve ben buna diyorum ki kişi bilmediğinin düşmanıdır. İnsanlar gerçekleri görünce, Başkanlığımızı tanıyınca ve Başkanlığımızın milletimiz ve devletimiz için yapmış olduğu faaliyetleri, çalışmaları görünce itiraf ediyorlar ama tanımak istemeyenlere nasıl tanıtacaksınız? Onlar tamamen şartlanmış, o şartlanmışlık doğrultusunda hareket edenlere de biz diyoruz ki biz işimize bakalım herkes işine baksın oraya da takılıp kalmıyoruz. Biz milletimize hizmet için varız.” şeklinde konuştu.
“Türkiye, en sahih din eğitiminin yapıldığı bir ülkedir”
Başkan Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığının toplumu bilgilendirme noktasında önemli bir faaliyet gösterdiğine vurgu yaparak, “Ülkemizde din eğitiminin ilahiyat fakülteleri, imam hatip liseleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla en sahih din eğitiminin yapıldığı bir ülkedir. Yurt dışından gelen heyetler oluyor zaman zaman benim onlara özellikle ifade ettiğim şey şudur; Türkiye, din eğitiminin aşırılıklardan ve hurafelerden uzak, en doğru çizgide yapıldığı ülkedir.” dedi.
“Ramazanda Kur’an-ı Kerim’i okumasını bilmeyenler öğrenebilir”
Kur’an-ı Kerim’i okumasını bilmeyen insanların Ramazan ayını fırsat bilerek öğrenebileceklerini belirten Başkan Erbaş, “Ülkemizde Kur’an-ı Kerim’i okuyamayanların oranı epeyce yüksek, yani bir Müslüman olarak kendisine gönderilen bir Kitabı okuyamadan hayatını bitirmiş olması hakikaten üzüntü verici bir durum. Okuyabilenler okusun en azından Ramazan ayında bir hatim indirsin. Mesela Peygamber Efendimizin (s.a.s.) Cebrail aleyhisselam ile her Ramazanda karşılıklı Kur’an-ı Kerim’i okumalarını adeta bugün mukabele ile yaşatıyoruz. Mukabele dinlemek isteyen, dinleyebilecek olan kardeşlerimiz mukabele dinlesinler ama netice itibariyle Kur’an-ı Kerim’in hedefi Müslümanların hayatlarını tanzim etmektir. Ramazan mademki içinde Kur’an’ın indiği aydır o zaman Kur’an’ı hayatımıza rehber edinmemiz lazım.” değerlendirmesinde bulundu.