Sultan Misir, Osmangazi/Bursa
Ailemin beş çocuğundan dördüncüsü olarak dünyaya geldim. Babamın çok sevdiği, üstüme titrediği, benim bülbül kızım dediği evladıydım. Babam titiz bir adamdı. Eline her iş yakışırdı. Evimizde elinde bir keserle dolaşır ve nerede sıkıntı varsa giderirdi.
Kurban bayramlarımız çok güzel geçerdi. Babam çok güzel kurban keser, Allah’ın bu emrini en güzel şekilde yerine getirmeye özen gösterirdi. Önce yardıma muhtaç olanlara yardım eder, bize düşen kurban etlerini ise annem tavada kavurur, ablamlar ile yer sofrası kurar ve bayram kahvaltılarımızı en güzel şekilde neşeyle yapardık. Babam bize “Ben ölürsem beni kurban bayramlarında hatırlasınız.” derdi. Babam 5 yaşındayken annesini de babasını da kaybetmiş. Ağabeylerinin, ablalarının elinde büyümüş. Ona Allah’ı Peygamber’i tanıtan olmamış, kulaktan dolma öğrenebildiği kadar öğrenmiş. “Allah kimseyi anasız babasız bırakmasın.” derdi.
Babam sabahleyin uykudan kalktığı gibi annem babamın yüz havlusunu hazır etmemizi isterdi. Biz de o hizmetimizi seve seve yapar, her sabah babamın ayakkabılarını siler, tertemiz hazırlardık. En güzel şekilde kahvaltımızı yapardık.
Annem hamarat, temiz, babama değer veren onun iç ve dış kıyafetlerini dahi ütüsüz giydirmeyen, bir de beş çocuk büyütmüş azimli bir kadındı. Annem bir ahır dolusu hayvan bakardı. Sabahleyin erkenden inekleri sağar, kaymağını alır ve kahvaltıda yumurta ile kavururdu.
Babam anneme mutfakta yardım eder, salatayı yapar, bazen tavada et pişirirdi. Daha sonra sofrayı birlikte kurarlardı. O günler çok güzel günlerdi.
Annemin o yıllarda bir de bahçe işleri vardı. Babam tarla işlerini pek sevmezdi. Çiftçiydi fakat ticareti daha çok severdi. Bu yüzden tarla işleri de anneme kalırdı. O günlerde annem bizi erkenden uyandırır, sepeti kolumuza takar ve tarlaya gönderirdi. Tarlaya giderken yol kenarlarında hendekler olur, tertemiz şırıl şırıl sular akardı. O kadar güzel çiçekler olurdu ki çiçekleri toplaya toplaya giderdim. Büyük büyük dut ağaçları vardı ve o kadar bereketli olurdu ki bakmaya doyamazdık. Annem bize kimsenin bir şeyinden kopartmayın Allah haram kılmış derdi. Komşuluklar çok güzeldi, insanlar birbirlerinde olmayanları hep paylaşırlardı. İnsanlar birbirlerine güvenirlerdi. Annemin tarlada yemek yapmak için tenceresi, tavası, ocağı bulunurdu ve kimse dokunmazdı. Annem tarlada topladığı ekinlerden yemek yapar bir taraftan çalışır bir taraftan bize iş paylaştırırdı. Herkes görevini yapardı.
Kış gecelerinde komşularımızla aramızda yardımlaşma olurdu. Kimin fasulyesi, mısırı ayıklanacaksa ona yardıma gidilirdi. Kime gidilirse de orada mısır patlatılır, patates fırınlanır, erik ikram edilir ve afiyetle yenilirdi.
Hafızlık çalışmaya başladığım 1970’li yıllarda hem Kur’an-ı Kerim ezberler hem de koyun güderdim. O yıllarda o kadar çok su pınarı olurdu ki. Her yerde tertemiz kaynayan pınarlar görürdük. Ağzımı dayayıp kana kana içerdim.
Annemin bana verdiği görevlerden biri de inekleri çobana götürmekti. Yolda inekleri götürürken komşular dışarı çıkıp onların ineklerini de götürmemi isterlerdi. Hep beraber bütün köyün sürüsünü önüme katıp çobana götürürdüm.
Ben hafızlığıma çalışırken annem benimle evimizde olan ne varsa hocalarıma yollar, onlarla paylaşırdı. “Onlar benim evladıma Allah kelamını öğretiyorlar, ne yapsam haklarını ödeyemem.” derdi.
Annem bana derdi ki; “Seni dünyaya getirdiğim zaman çok gariptik. Seni hiç istemedim. Şimdi sen bana bakıyorsun. Senin sayende Allah bana evimde çok nimetler ihsan etti.”
Sabahları benim Kur’an okumam ile uykudan uyandığı zaman –Bana kimse Kur’an öğretmedi diyerek zaman zaman ağlardı. Çok merhametli, çok cömert ve akıllı bir insandı.
Benim hafızlık sınavımda babamla birlikte Emirsultan’daydık. Babama bana dua etmesini, babaların dualarının kabul olduğunu söyledim. Hemen abdest alıp namaz kılıp dua etti. Ben de babamın duasıyla muvaffak oldum Elhamdülillah.
Bursa ilinin Çağlayan Köyü’ndeki ilahiyat mezunu camii görevlisi imam hatibiyle evlendim. Allah bize 2 erkek evlat nasip etti. Eşimin görev yaptığı camide kız ve erkek çocuklarını okutmaya devam ettim. Bu arada cemiyetlerimi yapar, evimin sorumluluğunu taşır, çocuklarımın bakımını yapar iki göz odalı evimde talebeleri evime alır, yaz kış okuturdum. O zamanlar 50-60 talebem olurdu. Hem ev ve mutfak işlerini yapar, hem talebeleri okuturdum.
Talebelerim bugün: “Hocam biz senden Kur’an öğrenmenin yanında sarma sarmayı, ütü yapmayı, çamaşır dürmeyi dahi öğrendik.” diyorlar. İnsan faydalı olduğunu duyunca iyi şeyler yaptığını öğrenince daha da mutlu oluyor ve daha çok iyilik yapma arzusuyla doluyor. Rabbimden ve köylülerimizden bir isteğim vardı; Kur’an Kursu açmak. Yerine getirmek hiç de kolay olmadı. Vakit ve saat gelince Rabbim hizmet edenin önünü açıyor, sebepler zuhur ediyor. Yeter ki niyetler güzel olsun.
Velhasıl yeni muhtarım, köyümüzdeki hanımlarla el ele verdik ve eski bir binayı restore ettirdik. Eksikleri tamamlamaya çalıştık.
2014 yılında 50 yaşımda Bursa İmam Hatip Lisesi’ni bitirdim. Bütün engelleri aşarak okudum. Kurs açabilmek için yeterlilikleri sağladım. Sınavlar, dershaneler derken onların arkasından il müftülüğümüzdeki değerli hocalarımızın yardımıyla Kur’an Kursumuzu hizmete açtık. Bir kış soğukta neredeyse donarak dersler yaptık. Sıkıntılar yaşadık, hoş olmayan sözler işittik lakin aldırmadık. Sabırla ve gayretle yolumuza devam ettik.
Şu an fahri öğretici olarak görev yapmakta, büyüklerime ve küçüklerime hizmet vermekteyim. Bu arada 15 yıldır köyümün ve diğer köylerin cenazelerini yıkıyorum. Bir kızımıza hafızlığını tamamlatıp meslek lisesinde okuttum. Açık Öğretimden İlahiyat ve Çocuk Gelişimi programlarında eğitimime devam ediyorum. Herkesin hayatında zorluklar engeller vardır. Önemli olan azmetmemiz, iman etmemiz ve tüm gücümüzle çalışmamızdır diyerek sözlerimi bir ayeti kerimeyle sonlandırmak istiyorum. Yüce Allah Kur’an’da çalışmanın önemini belirterek şöyle buyurmaktadır: “İnsana çalışmasından başka bir şey yoktur. Onun çalışması yakında görülecektir. Sonra ona tastamam karşılığı verilecektir.” Necm, 53/39-41.